Son yıllarda yapılan muhtelif mutluluk anketlerinde pek çokları için “soğuk ve kasvetli” olan Nordik ülkeler başı çekiyor. Peki nasıl oluyor da senede maksimum 50 gün güneş gören bir ülkenin insanları böylesine mutlu olabiliyor? Cevabı ne güneşte, ne denizde ne de kumda!
İşte İsveçlilerin, dünyayı kasıp kavuran Hygge felsefesinden sonraki ikinci mutluluk sırları: Lagom
Nedir bu Lagom?
Lagom İsveç dilinde “Ne az, ne çok. Tam ayarında” anlamına geliyor. Yani Türkçe’deki “kararında” sözcüğünün Lagom’u şahane karşıladığını söyleyebiliriz. İsveç’teki mevcut toplumsal yapının; ekonomik refahın ve sosyal devlet anlayışının da temelinde yatan bu felsefenin çıkış noktası ise aslında hayatın tam da kendisi: 17. ve 18. Yüzyıllarda bölgede yaşanan kıtlık ve gıda krizi süresince İsveç Krallığı herkesin elindeki imkanları şeffaf ve net şekilde oluşturulan ortak havuzda toplamasına karar verir. Böylece kıtlık dönemi boyunca herkes - statü fark etmeksizin - ülkedeki imkanlardan eşit ölçüde yararlanır. Lagom’un, aradan yıllar geçip kıtlık döneminin çoktan geride kalmasına rağmen hala uygulanmasının sebebi ise zamanında bir kanun olan bu anlayışın artık yazısız bir toplum kuralına dönüşmesidir. Yani İsveç’te hala aşırı gösterişli bir hayat yaşamak; sahip olduğu maddi imkanları sosyal medyada göze sokmak, yardıma ihtiyacı olanlara yardım etmemek ve sosyal sorumluluktan kaçmak ayıp kabul edilir.
Her şeyin özü denge!
Ancak Lagom felsefesini “Azla yetinmek” ile karıştırmamak gerekiyor. Çünkü İsveç’te toplumun her katmanına yayılan bu anlayışa göre kibir nasıl hoş karşılanmıyorsa, kendini ifade edemeyecek derecede silik ve sessiz olmak da aynı derece nahoş görülüyor. Yani İsveçliler, hayatın her alanında sarsılmaz bir denge arıyorlar.
Bahsettiğimiz bu denge arayışı, insanların birbirleriyle ilişkilerinden tutun da alışveriş alışkanlıklarına kadar her alana yansıyor. Örneğin insanlar dostluklarında, ilişkilerinde ya da evliliklerinde birbirlerine alan tanıyorlar; iş – yaşam dengesini sarsmamak için tatil saatlerinde asla çalışmıyorlar veya bir şeye fazla para harcamışlarsa diğer giderlerinden kısarak bütçelerini dengeliyorlar. İsveçliler pratikte uyguladıkları bu denge formülünün ruh hallerine de fazlasıyla yansıdığını her fırsatta ifade ediyorlar.
Yeni başlayanlar için Lagom
Ruhumuzla, tepkilerimizle ve yaşam alışkanlıklarımızla tipik bir Akdeniz toplumu olduğumuz için Lagom’u tam manasıyla uygulamamız belki zor ama bu naif denge politikasını ucundan da olsa hayatlarımıza katmak çok da imkansız değil. Nasıl mı?
- Yalnız başınıza kaliteli zaman geçirmeye çalışın. Tek başına sinemaya gidin, spor yapın; alışveriş yapın veya hiç konuşmadan sadece iç sesinizi dinleyebileceğiniz kişisel ortamlar yaratın.
- Kendinize bir kapsül gardırop oluşturun. İçinde fazlalığa ve kalabalığa yer olmayan işlevsel bir gardıroba sahip olmak hem zamandan hem de paradan kazanmanıza yardımcı olur.
- Gerçekten dinlemeyi öğrenin. Çünkü sohbetlerde sadece kendinizi anlatmak, karşı taraftan öğrenebileceğiniz şeylerin ve alınacak ilhamların önüne set çeker.
- Her zaman nazik ve duyarlı olun. Örneğin işe giderken yanınıza fazladan bir sandviç alın ve arkadaşınızla paylaşın; tanımadığınız insanlara verdiği hizmetlerden dolayı mutlaka teşekkür edin ve ihtiyaç sahiplerine onlara belli etmeden yardım edin.
- İş – yaşam dengenizi gözden geçirin. Eğer mümkünse iş saatlerinde sadece işe odaklanıp fazla mesailerden kurtulmaya çalışın. İş dışı zamanlarınızda sadece kaliteli vakit geçirmeye odaklanın.
- Yeterince yemek yiyin, yeterince uyuyun, yeterince hareket edin ama hiçbirinde asla aşırıya kaçmayın.
Benim hayat felsefeme cok uygun ve öyle yaşamaya calisiyorum.Bizim dinimizde de öyle değil mi. “Israf haramdir” der ama neyazikki son 20 yılda bunun tam tersi bir hayat tarzı salgın halde devam ediyor.Sanirim insanların kendine gelmesi düşünmesi için Isveç ’te olduğu gibi bir kitlik dönemi yaşaması gerekiyor . Son zamanlarda "sogan ekmek yeriz " deyimini bile artık gerceklestiremiyecegimiz durumlara gelmemiz bunu gösteriyor.“Bir nusubet bin nasihatten evladır.” Atasözü gerçekliğini koruyor.Isveclilerin felsefesini benimsiyor ve toplumumuzda yaygınlaşmasını diliyorum.
Yıllardır hayatımın sloganı “denge”dir. Buna göre yaşar, etrafıma bunu öneririm. Sanki kendi yazımı okur gibi hissettim.
Japon yaşam felsefesi de benzer,
Bizim bölgemizde ise maalesef şark kültürü israf ve gösteriş üzerine kurulmuş,
Abimin davetiyle gittiğim Göteborg’ta abimin görüştüğü bir dostu beni yemeğe davet etti.Davet gününden 1 gün önce abime telefon ederek yemekte börek olacağını ve benim kaç börek yiyeceğimi sordu.Çok yadırgadım.Bizdeki tepsilerle börek yapıp…yarısının çöpe gittiği “yağdırın” kültürü yerine israfsız bir ağırlama kültürüne tanık oldum.Abim böreği sayıyla yapan bu toplumun bakıma muhtaç yaşlısına ayda ortalama 30.000 TL bakım masrafı yaptığını…altında da gösterişsiz yaşam tercihi yattığını anlatmıştı.
Misafirlikte ne zaman tepsilerle börek görsem İsveç gezimi hatırlarım.
Bana çok uygun bir tarz.
Yorum Yaz