Netflix’teki reality show tadındaki yapımların sıkı takipçisiyseniz Tidying Up with Marie Kondo’ya da mutlaka denk gelmişsinizdir. Çok satan kitabı ile tüm dünyayı kasıp kavuran Japon düzenleme ustası Marie Kondo’nun kendi geliştiriği KonMari metodu ile evi çığırından çıkmış Amerikalıların yardımına koştuğu bu programda Japonların yüzyıllardır bir yaşam felsefesi haline getirdikleri düzen tertip olayı hakkında epey bir aydınlanıyoruz.
Biz de bu blog yazımızda minimalizm, ruhsal dinginlik ve deneyim odaklı bir yaşam hedefleyen KonMari metodundan öğrendiğimiz 8 önemli dersi sizinle paylaşalım istedik.
Ders #1: Eviniz size stres ve karmaşayı değil huzur ve neşeyi çağrıştırmalıdır
Bize dayatılan tüketim alışkanlıkları nedeniyle sürekli alışveriş yapıyor ve daha çok eşyaya sahip olma ihtiyacı hissediyoruz. Ancak KonMari metodu daha çok eşyanın her zaman daha çok sorumluluk ve stres anlamına geldiğiniz savunuyor. Yani haddinden fazla dolu evler bir süre daha huzurlu ve sıcak bir yuva olmaktan çıkıp bir ofis / depo gibi hissettiriyor.
Ders #2: Eşyalara gereğinden fazla bağlanmak ruhsal bir yük oluşturur
Evet her eşyanın kişide bıraktığı bir anı ya da kişilerin o eşyalara yüklediği derin anlamlar olabilir. Ancak her eşya ile böyle derin bir duygusal bağ kurmak ruhsal anlamda negatif bir yük oluşturur. Yani Marie Kondo’ya göre önemli olan eşyalar değil, hafızada kalan “an”lardır.
Ders #3: Bir yere düzen getirmenin ilk adımı önce orayı tamamen dağıtmaktır
Gardırobunuzun içi çok mu karmaşık? Kişisel eşyalarınızın sadeleştirilmeye mi ihtiyacı var? Kütüphanenize yıllardır el sürmediniz mi? Eğer evinizde böyle sorunlarınız varsa, gerçek bir düzen kurmak için önce mevcut olan bozuk düzeni tamamen yerle bir etmeniz gerekir. Bu yeni ve sağlam bir ev düzeni kurmanın ilk ve en önemli kuralıdır.
Ders #4: Gerçekten neye ihtiyaç duyduğunuzu kavramak biraz zaman alır
2. maddede de değindiğimiz üzere bazı eşyalara veda etmek ilk etapta gerçekten zor gelebilir. Ya da “Bir gün nasılsa kullanırım” diye 5 senedir bir kenarda tuttuğunuz bir çizmeden ayrılmak size manasız gelebilir. Ancak moral bozmaya gerek yok çünkü minimalist bir yaşam tarzına geçmek kişisel bir devrim niteliği taşır ve devrimler her zaman biraz sancılı olur.
Ders #5: Giysileri doğru katlamak ezberinizi bozacak kadar yararlı olabilir
Evde bir sürü dolap ve çekmece olmasına rağmen hala her yer tıka basa doluysa muhtemelen giysilerinizi yanlış katlıyorsunuzdur. Yatay ve üst üste katlama tekniği yerine askıya asılması gerekmeyen giysilerinizi dikey rulolar şeklinde yerleştirmek her şeyi bir anda kolaylaştırabilir.
Ders #6: Daha yeni olan her zaman daha iyi anlamına gelmeyebilir
Çok sık ve severek kullandığınız bir eşyanız eskidi ya da yıprandı mı? Hemen gidip yenisini almak yerine bu eşyayı dönüştürüp ona işlev kazandırmanın yollarını aramak tüketim alışkanlıklarınıza çeki düzen verebilir.
Ders #7: En iyi dönüşüm her zaman adım adım gerçekleşendir
Evinizi daha düzenli, daha minimalist ve daha huzurlu bir yer haline getirmeyi kafaya koydunuz ve bir an önce harekete geçmek istiyorsunuz. İşte bu noktada yapmanız gereken bu değişimi adım adım hayata geçirmektir. Yani aynı anda evin bütününe saldırmak yerine her gün bir odayı ya da evin belirlediğiniz bir bölümünü düzenlemek size ekstra motivasyon kazandırabilir.
Ders #8: Hayat her zaman Instagram’daki kadar “mükemmel” olmak zorunda değildir
Düzenli, simetri kurallarına uygun ve estetik şekilde organize edilmiş bir ev fikri kulağa çok güzel gelse de kusursuzluk kavramı ile kafayı bozmak iç huzurunuzu bozabilir. Bu yüzden Japon öğretisi Wabi-Sabi’den ilham alarak, kendi “kusursuz kusurlu” düzeninizi kurmak her zaman en iyisidir.
Yorum Yaz